Kırık kalpler krallığı...
Başa sarıp duran bir oyunun içinde sıkışmak gibi ama bu sefer elimdeki bir oyuncak değil aşkından harap olmuş kalbim...
Etraftaki kırmızılıklar tenime değdiğinde canım yanıyor ve ben bu çemberden çıkamıyorum gittikçe daralıyor. Etrafta başkaları var sessizce ağlıyorlar, kulağıma geliyor çığlıkları...
Günden güne aklımı kaybediyorum, üstüne gittikçe canım yanıyor, kaçmak için çabaladıkça kaybediyorum. Tek kazanan sensin, sevgili aşk...
Acımasız bir duyguya bağımlı olabilir mi bir insan? Hayat mı bir oyun yoksa aşk mı? Burası neresi ? Kaç gün oldu bu karanlıklar duvarlar arasında?
Beynimin içinde bilmediğim düşünceler gezerken kontrolü kaybediyorum. Ne yaptığımı bilmez bir halde yıkılıyorum. Kaybettiğim şeyler sürekli karşımda lakin kazandığım hiçbir şey yok. Bu karmaşa bedenimi aşktan daha çok yakıyor...
Peki ya sen sevgili? Sen olsaydın, ellerim soluk tenine değseydi değişir miydi her şey ? Soluk duvarlara renk verir miydi gökyüzünün sahibi gözlerin?
Renk körü olan ben miyim yoksa aşk mı ? Söyle sevgili neydi bu gizemin sana duyduğum ihtiyacın sebebi? Söyle bu insanların uğruna ölecekleri aşk bir sen kadar güzel mi? Aklımın, kalbimin sahibi sen ve siluetin hayallerimde gezinirken neden bir sen etmiyor bir kalbimde?..
Canımı yakan bu sözler sayfalara dökülürken yavaşça alışıyorum. Nerede olduğumu öğrendim sevgili... Burası acı çekenlerin evi ,kırık kalplerin sığınağı, aşktan korkanların kaçtığı aşık olanların içinden çıkamadığı tek yer...
Benim adımın sayılardan ibaret kaldığı, senin görünmez perdelerin arkasına sıkıştığın yer... Aşktan vazgeçemezsin ama o senden vazgeçebilir. İşte o zaman burada kalırsın sevgili....