top of page

Bir yağmur anısına...

Sessiz ve ıssızca yere düşen damlaların hatırlattığı bir anı... Işıklar dolu bir geçmişin griliğiyle zihnimde canlanan renkli anılar...

Kalabalığın ortasında yapayalnız bir adam...Gözleri ateşten, saçları alevden ve kalbi aşktan...Etrafında dönen insanların farkında olmadığı renklere sahip bir adam...

Onu gördüğümde, deniz mavisi ve ateş kırmızı gözlerini gözlerime değdirdiğinde kalbimde çalan piyanoları kontrol eden adam...

Bana tutamayacağı sözler veren bunları bile bile benden giden bir geçmiş...

Kendisini tanımayacak kadar yabancı, yüzyıllarca birlikte yaşamış kadar tanıdık olan, mektuplarımı okuyan fakat sevdiğim çiçeği bilmeyen biri... Aşkın süslü desenleri arasında yalın ve güzel bir mısra gibi kalbimi rahatlatan hislerin sebebi... Bütün bunlar bana tüm renkleri gösterirken nasıl olurda gri bir geçmişten ibaret ..?

Kalbimin süslü duvarlarını geçen bir yabancı... Aşkı yaşatan bir insan... Tüm bu tanımların içinde bir hiçten ibaret, bu acizane görünüşün altında yaşayan çocuğun hayalini saatin bir iki tik tağına sığdıran sevgili... Çektiğim bu acının sebebi nasıl bir kaç saatten ibaret? Geç kaldığım zamanlar neredeler..?

İnsanların hükmedemediği zaman ve kalp... Bir yabancının kalbinde hareket eden zaman ve bir yabancının emrine amade kalp...

Gidişinde durmayan, gelişinde değişen zaman, içimde atan bana hayatı, aşkı bahşeden kalp nasıl bu kadar yabancı kalabilir ki bana..? Oysa gözleri gözlerime değdiğinde duraksayan ve ilerleyen zaman, Gözlerine renk, gözlerime ışık olurken aşk kalplerimize hizmet eden zaman değil miydi?..

Şimdi gri bir geçmişe bürünmüş anın kalbime rengarenk tablolar bırakırken "Söylesene bana?" kaç yıl geçti senden? Durmuş zaman ve sen neler aldınız benden? Senin gidişinde ve zamanın geçişinde neden bu kadar yoruldu kalbim..? Neden bu kadar yabancılaştı zaman? Aklımda büyüyen bu soruların tohumları ne zaman gömüldü kalbimdeki yerine? İçimde atan kalp ne zaman bu kadar uzaklaştı bedenimden?

Şimdi yağmurun sonuna doğru biten anılar ve tıpkı gidişin gibi yere düşmeyi bırakan damlalar... Hala nasıl seni hatırlatır bana? Nasıl bir kaç saat bütün yıllarıma ve aşkıma sahip olabilir? Kalbim nasıl hayatın her saniyesinde aklıma seni getirir? Aşk ne garip kalır hayatımda... Tıpkı sen gibi... Bir dakikaya bin yıl sığdıran bir sevgili, sende saklı renklerim gibi... Zihnimin kaybolmayan tek şiiri... Ezberlediğim tek şarkı ve sorularımın sahibiymişsin gibi... Nasıl tek kişi olabilir? Nasıl bütün bunların sahibi sen olabilirsin? Bir saatin her dakikasına bir hayat her saniyesine yaşam konduran ve sonra giden biri... Benim renkler içindeki aşk'ım, sevgili'm... Bütün kalbim ellerinde, ayağının altında ve önünde... Ay'ın gördüğü fakat senin bilemediğin gizli ve sahipsiz aşk'ım... Bir kaç saatlik bir anından doğan, tohumlanan sevgi'm... Hayatımın desenleri ve renkleri arasında parıldayan bir adam... Benim gizemler içinde saklı sevgili'm...


4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kayboluşunla benzemek...

Hayatımı çalan piyanonun tuşlarının avuçlarıma yıkılması gibiydi herşey hızlı ve sesli... Sessizliğinde kayboldum, sesten kaçarken......

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page